Orhan Veli
Yer
Ankara’da Sabahattin Eyuboğlu’nun evi, yıl 1946. Ev halkı ve misafirler salonda
otururken küçük odada genç bir kız sedire uzanmış, isteksizce ders çalışıyor.
Odanın öbür köşesinde, şair, kâğıda bir şeyler yazıyor. Sonra genç kıza
uzatıyor kağıdı: “Bak, senin için bir şiir yazdım.” Okuyor genç kız:
SERE SERPE
Uzanıp yatıvermiş, sere
serpe;
Entarisi sıyrılmış,
hafiften;
Kolunu kaldırmış, koltuğu
görünüyor;
Bir eliyle de göğsünü
tutmuş.
İçinde kötülüğü yok,
biliyorum;
Yok, benim de yok ama…
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!
Evet,
şairimiz Orhan Veli, genç kız da Bella. Aslında tanışmaları iki üç yılı
bulmaktadır, ama arkadaşlık ve samimiyetleri daha yenidir. Bella, Hasanoğlan
Köy Enstitüsü’nde İngilizce dersi vermektedir, bir yandan da liseyi bitirmek
için kalan birkaç dersini çalışmaktadır.
Bella
(Kent kızlık adı) 1923’te İstanbul’da doğmuş. İlk ve ortaöğrenimini değişik
okullarda sürdürmüş. 40’lı yıllarda Ankara’da yaşayan ablası Dora’yı sık sık
ziyaret eder. Dora, Güzel Sanatlar Müdürlüğü’nde görevlidir. Eniştesi (Erol
Güney-kız kardeşi Dora’nın kocası) 1946’ya kadar Tercüme Bürosu’nda çalıştıktan
sonra istifa ederek Agence France Presse’e geçer. Erol Güney’in üniversite
yıllarından beri tanıdığı ve Tercüme Bürosu’nda da dostluğunu sürdürdüğü Orhan
Veli, Güney çiftinin evlerine konuk olur sık sık. Yine 1946’da Hakkı Tonguç ve Sabahattin
Eyuboğlu, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile görüşürler. Cumhurbaşkanı’na
“Hasanoğlan’da İngilizce dersi verebilecek bir kız bulduk, ama adı Bella”
dediklerinde aldıkları yanıt, “Ee? Ne bekliyorsunuz, hemen işe alın” olur.
Bella liseyi bitirmediği için öğretmen değil de kütüphaneci olarak işe alınır.
Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde İngilizce, Fransızca ve Almancanın yanı
sıra jimnastik dersleri de verir. Shakespeare’in Bir Yaz Gecesi Rüyası adlı
eserini sahneye koyan öğrencilerin yanında da o vardır; sahne düzenlemesine
yardımcı olmakla kalmaz, oyundaki dansları da oyunculara o öğretir.
Bir
gün kaldığı odanın kapısını açtığında, yatağında bir ayının uyuduğunu görür.
Başka bir gün de Hasanoğlan’da durmayan trenden bir sonraki istasyonda inip
saatlerce yürür okula dönebilmek için. Bütün bunları tatlı anılar olarak
anlatıyor Bela.
1946
seçimlerinden sonra değişen politikadan Tercüme Bürosu, Milli Eğitim ve Köy
Enstitüleri’yle birlikte Bella da payına düşeni alır. 1948’de Meclis’te sorulan
soruların biri onunla ilgilidir; hükümete, liseyi bitirmemiş bir Yahudi kızının
para mukabilinde Hasanoğlan’da ders verip vermediği sorulur. Bella’nın
Enstitü’deki öğretmenliği son bulur.
Orhan
Veli, uzun yıllar Bella’ya kur yapar. Bir de isim bulur ona: Düşes. Karşı adlı
kitabını 1949’da Bella’ya verirken ilk sayfasına, “Bu iş böyle yürümez
duchesse!” yazar. Nedir yürümeyen tam belli değil. Belki de, Bella’nın Orhan
Veli’yi hep arkadaş gibi görmesi, platonik de olsa ilgisini dostluğa
yorumlaması sanırım. O yıllarda Orhan Veli’nin birkaç kadına daha kur yaptığını
bildiğimiz için, Bella’yı bu konuda haklı görmek gerekir.
Aşağıdaki
mektup da Bella’ya yazılmış. Tarih yok, ama Yaprak antetli bir kâğıda
yazıldığına göre 1949 - 50 olmalı:
----------
Bella,
Bir
gazeteci evinde mürekkep bulunamadı. Bu yüzden mektubumu kurşun kalemle yazmak
zorunda kaldım, özür dilerim. Benim hakkımda ISTANBUL gazetesinde çıkan yazıdan
dolayı yazdıklarınıza teşekkür ederim. Bununla beraber beni daha evvel yazılmış
yazılardan daha iyi tanımak mümkündü. Burada, Seza geldiğinden beri, çok güzel
vakit geçiriyoruz. Birkaç defa, Ralfi’ye, Lüküs Hayat operetinden parçalar
söyledim. Bugün de o parçaları tekrar ettim. Benden, bilhassa bu noktayı
yazmamı isteyen Seza’dır. Bu hafta Ankara’da at yarışları başlıyor. Belki de
kazanırız. Benimle ortaksınız. Bir vurgun vurursak haber veririm.
Orhan
Veli
-----------------
Bu
mektubun bütün cümleleri tesadüfen, B ile başladı. Belki de Bella B ile
başladığı için.
Orhan
Veli’yi çok güzel anlatan bir mektup bu. İçeriğinde kur yapmıyor Bella’ya, ama
her cümleye B ile başlayarak anlatıyor kendisini.
Mektuptaki
gazeteci Erol Güney’dir. Seza ise Erol Güney’in baldızı, yani Dora ve Bella’nın
kız kardeşi. Hüzünlü bir öyküsü var Seza’nın; Erol Güney’in lise yıllarından
beri arkadaşı olan Benya Rapoport’un eşidir. Onları Erol Güney tanıştırmıştır.
Benya’nın ailesinin bütün karşı çıkmalarına rağmen genç sevgililer evlenir. Benya
uzun yıllar Türkiye’de yaşamasına rağmen Romanya vatandaşıdır. Bir işadamı olan
Benya Amerika’da bir iş gezisindeyken Romanya’da komünistler iktidarı ele
geçirir. Artık komünist bir ülkenin vatandaşı olan Benya, Türkiye vizesi
alamaz. Romanya’ya gönderilmemek için Amerika’da evlenerek oraya yerleşir.
Seza’ya bakmak da Erol Güney’e düşer. Bir de oğlu vardı Seza’nın babasını hiç
görememiş olan Ralfi. Orhan Veli bu iki yaşındaki bebeği çok sever, ona
şarkılar ve mektupta bahsettiği gibi Lüküs Hayat operetinden parçalar söyler.
Orhan Veli’nin at yarışlarına düşkünlüğü bilinir. Gerek İstanbul’da gerek Ankara’da
at yarışlarını hiç kaçırmaz. Bundan Orhan Veli’nin yarışlardan iyi para
kazandığı sonucu çıkarılmasın; hep sürpriz atlara oynar, kazandığında iyi
kazanmak için… Ve hep kaybeder.
Erol
Güney, 1956’da İsrail’e yerleşince Dora’yla beraber Seza ve Ralfi de İsrail’e
giderler. Ralfi başarılı bir film yönetmeni olur. Ne yazık ki 40’lı yaşlarda
kalp hastalığı nedeniyle ölür. Seza da evlat acısını yaşadıktan sonra 2000’de
yaşamını yitirir.
Bella,
Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ndeki işine son verilince İstanbul’a döner. Annesiyle
İstiklal Caddesi’ndeki Hacopulo Hanı’nın çekme katında bütün Boğaz’ı ve Haliç’i
gören bir daireye yerleşir. Dört yıl kadar oturdukları bu evin konukları
arasında Orhan Veli de vardır. Gelir, bir köşede oturur, konuşulanları sessizce
dinler. Evde içki yoktur, yarım saatliğine Lambo’ya gider, iki tek atıp döner.
Bir keresinde de evin cumbasında oturup konuştukları basamakta sızar kalır.
Orhan
Veli, öldüğü güne kadar sürdürür Bella’ya ziyaretlerini. Cenazesi kaldırılırken
bir köşede ağlayan kadınların arasında Bella da vardır.
Bella
şu an Bebek’te oturuyor. Evi, Orhan Veli’nin mezarı ve heykeline çok yakın.
Okuldan bildiği Almancanın yanına, kendi kendine öğrendiği beş dili daha
ekledi: İngilizce, Fransızca, Almanca, Yunanca ve İtalyanca. Evlendi; bir kızı,
bir torunu var ve sık sık onları Barselona’da ziyaret eder.
Doğumu: 13 Nisan 1914, İstanbul
Ölümü: 14 Kasım 1950, İstanbul |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder